ELÇİLERİN GÖREVİ NEDİR?

İddia: Elçinin tebliğden başka sorumlulukları da vardır. Elçinin tebyin/açıklama ve tefsir gibi yükümlülükleri de vardır. Kur’an’ın uygulayıcısı Muhammed Peygamber’dir ve hadisler olmadan bu uygulamayı göremeyiz, dolayısı ile Kur’an’ı anlayamayız.

Kur’an teoridir, hadis ise pratiktir. İslam’ı teorik kaynağı olan Kur’an’a indirgeyerek pratik kaynağından mahrum bırakmak, aslında İslam’ın hayat damarlarını koparmakla eş anlamlıdır.

 

İddiaya Cevap: Kur’an’da elçilerin görevinin tebliğle sınırlı olduğunun altı defalarca kalın çizgilerle çizilir. Ayetlerde elçinin görev tanımı yapılırken sınırlama edatlarıyla birlikte kullanılmıştır. Her mümin için olduğu gibi elçiler için de, tebliğ yaparken uyarıcı, müjdeci, açıklayıcı/bildirici gibi bazı formlar da kullanılmıştır. Bu kullanımlar ancak tebliğin bir alt formu olarak değerlendirilebilir.

Elçiler veya kişiler tebliği sunarken zaten sunulan METNİN KENDİSİ uyarıcı, korkutucu, müjdeleyici veya açıklayıcı bir konumdadır. Mesajı ileten kişinin kendisi bu konumda değildir. Zaten vahyin amacı dini anlatmanın yanında uyarmak, korkutmak, müjdelemek ve ihtilaf edilen konuları açıklamalarda bulunmaktır.

Resullerin görev tanımının yapılıp sınırlandığı ayet sayısı on birdir. Bu ayetlerin tamamı sınırlama edatlarıyla (‘inne mâ’ ve ‘illâ’) birlikte gelmiştir.

 

 

İnne mâ Edatının Geçtiği Ayetlerden Örnekler:

Maide 92: ALLAH’a uyun, elçiye uyun, dikkatli olun. Yüz çevirirseniz bilesiniz ki elçimize düşen görev, açıkça bildirmektir.

Teğabun 12: ALLAH’a uyunuz, elçisine uyunuz. Yüz çevirirseniz, elçimizin görevi açıkça bildirmekten ibarettir.

Ra’d 40: Onlara söz verilenlerin bir kısmını sana göstersek de, senin canını alsak da, sana düşen görev bildirmektir. Hesap ise bize düşer.

 

 

Yukardaki ayetlerde, elçiye itaatin mesajı izlemekten farklı bir şey olmadığına dair önemli bir mesaj var. Elçiye itaatin nasıl olması gerektiğini diğer bölümümüzde inceledik. Elçiye itaat etmek isteyen kişilerin vahyi izlemesi yeterli olacaktır. Elçilerin getirdiği vahiy, dinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili TAM VE EKSİKSİZ METİNDİR. Kur’an, elçiye itaat edilmesini söylediği gibi, itaatin nasıl olması gerektiğini de kullara bırakmadan izah etmiştir.

 

İllâ Edatının Geçtiği Ayetlerden Örnekler:

Ankebut 18: Yalanlarsanız, sizden önceki toplumlar da yalanlamışlardı. Elçinin görevi ancak açıkça bildirmektir.

 

Nur 54: De ki, “ALLAH’a ve elçiye uyunuz. Reddederseniz, o kendi görevinden sorumludur, siz de kendi görevinizden sorumlusunuz. Ona uyarsanız, doğruyu bulursunuz. Elçinin tek görevi, mesajı açıkça bildirmekten ibarettir.

 

Nahl 35: Ortak koşanlar, ALLAH dilemeseydi ne biz ne de atalarımız O’ndan başka bir şeye tapmaz ve O’nun haram ettiğinden başkasını da haram kılmazdık. Kendilerinden öncekiler de böyle davranmıştı. Elçinin açıkça bildirmekten başka bir görevi mi var?

 

Şura 48: Yüz çevirirlerse, biz seni onlara bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece bildirmektir. Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla sevinir ama kendi yaptıklarının bir sonucu olarak başına bir kötülük gelse, o zaman insan nankörleşir.

 

Yukarıdaki ayetlerin mesajlarını özetleyelim.

 

  • Elçiye itaatin manası vahyi izlemekten fazlası değildir.
  • Elçinin görevi de yine mesajı olduğu gibi iletmekten fazlası değildir.

 

Anlaşılması gayet kolay bir konu… Kur’an’da bu türden mesajı ileten ayetlerin Arapçası da çok sade, kolay ve anlaşılır bir dile sahiptir.

 

Elçilere görev zammı yapmak, dine ilaveler yapmak anlamına gelir. Kur’an, elçinin görevi ile alakalı yukarıdaki sınırlamaları boşuna yapmıyor. Elçilerin görevine ekleme yapmak, din adamlarının kendileri için alan açmalarını sağlıyor. Yine bu yöntemle din adamları, elçilerin isimlerini kullanarak dine eklemeler yapabiliyorlar.

 

Muhammed Peygamber’e sorulan sorulara (Bakara 219-220, 222 ve diğer ayetler) kendisi tarafından cevap verdirilmeyip, cevapların vahiy tarafından verilmesi konuyu anlamak açısından oldukça önemlidir.

 

 

Maide 101: İnananlar! Açıklandığı vakit hoşunuza gitmeyecek şeyler hakkında sorular sormayın. Kur’an’ın ışığında sorarsanız size açık olurlar. ALLAH özellikle onlardan söz etmedi. ALLAH bağışlayandır, yumuşaktır.

 

Maide suresi 101. Ayette bazı sorulara özellikle cevap verilmediği belirtilmiştir. Cevap verilen soruların dinimizle alakalı olduğunu ve bunların Kur’an’ın içinde olduğunu da yine ilgili ayetten anlıyoruz.

 

Kur’an ışığında, din ile alakalı sorulacak soruların cevaplarının zaten verildiğini sadece yukarındaki ayetten bile kolayca anlayabiliriz.

TEMEL İDDİA                      İDDİAYA CEVAP VE SORULAR

 

Kur’an teori, hadis ise pratiktir. İslam’ı, teorik kaynağı olan Kur’an’a indirgeyerek pratik kaynağından mahrum bırakmak aslında İslam’ın hayat damarlarını koparmakla eş anlamlıdır.

Kur’an’ın uygulayıcısı Muhammed Peygamber’dir, hadisler olmadan bu uygulamayı göremeyiz ve Kur’an’ı anlayamayız.

 

 

Kur’an teori ise, hadisleri pratik yapan nedir?

Her ikisi de yazı yoluyla bize ulaşan kaynaklar değil mi? Allah yazı yoluyla neyi eksik bıraktı ki, hadisler bunu tamamlayabiliyor? Bunun net bir listesi var mı?

Yandaki iddiayı yapmak, peygamberi Allah’tan daha iyi cümleler kurgulayan biri konumuna yükseltmez mi?

Hadislerin pratik olduğu iddiasına rağmen Kur’an’da neyin teori olup, hadislerin ise hangi konularda pratik olduğu ile alakalı NET BİR TANIM yoktur. Böyle bir tanım günümüze kadar yapılamamış ve listesi yine günümüze kadar verilememiştir.

Hadislerin hikmet içerdiği veya pratik sunduğu belirtilse de, hadislerdeki hikmet LİSTESİ HER DİN ADAMINA GÖRE DEĞİŞİR (23:53 bkz).

Yazılı metin olan Kur’an teori ise, yine yazılı metin olan hadisler de TEORİ OLMAKTAN KURTULAMAZ. Allah’ın kelimeleri kullanarak yaptığı izahlar teori oluyorsa, nasıl olur da hadislerin yine benzer kelimeleri kullanarak pratik sunduğu iddia edilebilir?

Sadece Kur’an’la amel etmek İslam’ın hayat damarlarını kesmekse, Peygamberimizin neye uyduğunu sormak gerekiyor! Peygamberimizin sadece vahye uyduğunu Kur’an’dan öğreniyoruz. Ve onun İslam’ın hayat damarlarını kestiğini söyleyebilir miyiz? Aynı şekilde Peygamberimiz gibi Kur’an’la amel eden biri, İslam’ın hayat damarlarını nasıl kesmiş oluyor?

Kur’an’ın Allah tarafından anlaşılır biçimde açıklandığını diğer bölümümüzde izah etmiştik. Kur’an’ı ancak zalimler anlamayacaktır (17:82 Bkz). Allah’a iftiralar atıp, dini kaynaklar uyduranlar da zalimdirler.

 

 

 

ELÇİLER SADECE VAHYE UYARLAR!

Ahkaf 9: De ki, “Ben peygamberlerin ilki değilim.” Bana ve size ne olacağını da bilmem. Ben, sadece bana vahyedilene uyuyorum. Ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.”

Maide 67: Elçi! Rabbinden sana indirileni duyur. Bunu yapmazsan O’nun elçiliğini duyurmamış olursun. ALLAH seni halktan koruyacak. ALLAH inkârcıları doğru yola iletmez.

 

Elçileri izlemek isteyen kişiler, vahyi izlemelidir. Elçi vahye uyduğuna göre, vahyi izlemenin elçiyi izlemekle aynı olmadığını söylemek mantıklı da değildir. Peki, ben vahye uyarsam elçinin yaptığı şeyi yapmış olmaz mıyım? Elbette olurum. Mantığın getirdiği kaçınılmaz sonuç budur.

 

Aslında kişiler dini pratiği Kur’an’ın dışında aramakla, elçilerin arasında ayrım yapmış da olurlar. Allah bize elçilerin hayatlarından örnekler verir. Elçilerin hepsi güzel örnektirler. İçlerinden sadece birinin örnek alıp, diğerlerinin ayrıştırılması söz konusu olamaz. Elçilerin hepsi kendilerine buyurulan hükümleri izlediler ve dine ilave hüküm eklemediler.

 

ELÇİLER ARASINDA AYRIM YAPMAYIN!

 

Bakara 285: Elçi, Rabbinden kendisine indirilene inandı, inananlar da… Hepsi, ALLAH’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inanırlar: “Elçilerin hiçbirisi arasında ayırım yapmayız.” Derler ki: “İşittik ve uyduk. Rabbimiz bizi bağışla; dönüş sanadır.”

 

Nisa 150: ALLAH’a ve elçisine karşı çıkanlar, ALLAH ile elçilerinin arasını ayırmak isteyenler, “Bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr ederiz”, diyenler ve bu ikisi arasında bir yol edinmek isteyenler…

 

Nisa 151: İşte bunlar gerçek inkârcılardır. İnkârcılar için acıklı bir azap hazırlıyoruz.

 

Nisa 152: ALLAH’a ve elçilerine inanan ve onların hiçbiri arasında ayırım yapmayanların da ödüllerini ileride verecek; ALLAH bağışlayandır, Rahim’dir.

 

 

Kur’an, yukarıdaki ayetlerde elçiler arasında ayrım yapılmaması gerektiğini vurguluyor. Bu konunun günümüzde oldukça fazla ihlal edildiğini gözlemlemek hiç de zor değil. Örneğin kiliselerde sadece İsa’dan bahsedilip, diğer elçilerden bahsedilmemesi ayrım değil midir? Peki, camilerde İsa, Musa veya diğer elçilerin isimleri yazılmazken, dört halifenin ismini büyük levhalara asmak bir ayırım değil midir? Muhammed Peygamber’in doğum haftasını kutlayanlar, İsa Peygamber’in doğum haftasını neden kutlamıyorlar? Böyle bir tavır, ‘’elçiler arası yapılmış ayrımın’’ en net örneklerden biri değil midir? Peki, ezan veya şehadette başka bir elçinin adının anıldığını duydunuz mu?

 

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ayetler bize boşuna “ayrım yapmayın” demiyor!. Düşünmemiz gereken, ayrımları nerede yaptığımızdır. Elçilerin arasında ayrım yapmak inkâr suçudur!

 

Tüm elçileri sevmeli ve hepsinin anılarına benzer bir saygıyı göstermeliyiz. Bizim elçimiz veya sizin elçiniz yoktur; hepsi Allah’ın elçileridir ve hepsi güzel örnektirler.

 

Din adamları elçilerin arasında ayrım yapmanın ne manaya geldiği hakkında da pek konuşmazlar. Binlerce konuyu enine boyuna anlatan din adamları böylesine önemli bir konu hakkında neden sessiz kalıyorlar?

 

ELÇİLER BİZİM GİBİ İNSANLARDIR

İbrahim 11: Elçileri ise kendilerine şöyle dediler: “Biz, elbette sizin gibi birer insanız. Ancak, ALLAH, kullarından dilediğini seçerek ona lütufta bulunur. ALLAH’ın izni olmadan size bir yetki belgesi getirmemiz olanaksızdır. İnananlar ALLAH’a güvenmelidir.

 

Âl-i İmran 144: Muhammed sadece bir elçidir ve ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Ölür yahut öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Dönekler ALLAH’a hiç bir zarar veremez. ALLAH şükredenleri ödüllendirecektir.

 

 

Elçiler bizim gibi insanlardır. Onlar hayatları boyunca Allah’ı anıp yücelttiler ve putlaştırılan kişilere karşı örnek bir tavır göstererek mücadele ettiler. Fakat elçiler, ölümlerinden hemen sonra düşmanları tarafından, onların bizzat mücadele ettikleri hurafelere alet edildiler (En’am: 112-116 Bkz).

Yani kutsanan kişiler yer değiştiriyor. Lat, Menat, Uzza gidiyor ve yerine elçilerin kendisi veya evliya diye tanımlanan kişiler tapınılan birer nesneye dönüştürülüyor. İsa Peygamber ve Pavlus bunun en bariz örneğidir.

Peki, Muhammed Peygamber’e tapınma günümüzde nasıl oluyor?

Günümüzde Mevlid Kandili’nde Peygamberimizin kıl-ı şerifi diye sunulan, aslında kimin olduğu bile belli olmayan bir kıl parçasını öpmek için kuyruğa giriliyor. İnsanlar onu öptükten sonra, o kadar saygılılar ki(!) sırtlarını bile dönmeden geri geri çıkıyorlar. Aslında o kıla ibadet etmiş, yani tapmış oluyorlar.

Namaz kıldıktan sonra sırtlarını dönüp Allah’ın huzurundan ayrılan o kişiler, bunu bir kıl parçasına neden yap(a)mıyorlar? O kıl parçası zihinlerde neye dönüşmüştür ve nasıl bir sevgidir bu?

Peygamberimiz bir kıla böyle hürmet gösterilmesini onaylar mıydı? Tarikat şeyhlerine de benzer bir şekilde bel büken insanlar var. Şeyhlerinin huzurunda onların yüzlerine bakamayan, rabıta ile şeyhini saatlerce anıp yücelten kişiler olduğunu biliyoruz. Tüm bunların İslam adına yapıldığı iddia ediliyor.

Tüm bunlar Kur’an öğretisinden ne kadar uzaklaşılmış olduğunun kanıtıdır. Hayatlarına Kur’an ayetlerinin girmediği kişilerin algıları hurafe ve bidatler tarafından istila edilmiştir.

ELÇİLERE İNANAN KİMSELER ÇOK AZDI!

 

Hicr 11: Onlara her ne zaman bir elçi geldiyse onu alaya aldılar.

 

İsra 94: Kendilerine hidayet geldiğinde, halk: “ALLAH bir insanı mı elçi olarak gönderdi”, diyerek inanmadı.

 

Zariyat 52: İşte böyle, onlardan öncekilere her ne zaman bir elçi geldiyse, “Bu, bir büyücüdür” yahut “Bu bir delidir”, derlerdi.

 

Enbiya 41: Senden önceki elçilerle de alay edildi. Ancak onlarla alay edenleri, eğlenceye aldıkları şey kuşatıverdi.

 

Müminun 44: Sonra biz, elçilerimizi ardı ardına gönderdik. Her ne zaman bir elçi toplumuna gittiyse onu yalanladılar. Biz de onları birbiri peşinden sürüp tarihe gömdük. İnanmayan bir topluluk yok olmayı hakketmiştir.

 

Musa Peygamber’i, İsa Peygamber’i, Muhammed Peygamber’i vahiy dışında izleyenler, aslında onları izlemiyorlar. İZLEDİKLERİ KİŞİLER onlar adına, onlar öldükten sonra din uyduranlardır. Mevcut Yahudiliğin Musa Peygamber’le alakası olmadığı gibi, Hristiyanlığın da İsa Peygamber’le bir alakası yoktur.

 

Peki, Müslümanlar Muhammed Peygamber’in aldığı mesaja sadık kaldılar mı? Elbette kalmadılar. Zaten kitabımızın konusu olan ’Müslümanların’’ Kur’an’la çelişen bir inanca sahip olduklarını kitap boyunca göstermeye çalışıyoruz.

 

Şirk Koşanlar Bunun Farkında Olmazlar!

Enam 22: Hepsini topladığımız gün ortak koşanlara, “Nerede iddia etmekte olduğunuz ortaklarınız?”(deriz).

 

Enam 23: Onların tek savunması şu olacak: “Rabbimiz ALLAH’a andolsun ki biz ortak koşmadık.”

 

Enam 24: Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine dikkat et. Uydurdukları şeyler kendilerini nasıl da terk etti.

 

Aşağıdaki liste bir elçiye nasıl tapınılmış olabileceğinin kısa örneklerini içerir. Eğer herhangi biri, elçi için, “O, Allah katında bizim şefaatçimizdir” diyorsa, bunun adı, o kişinin şefaatçi edindiği elçiyi ilahı yerine koymasıdır. Elçinin dualarda aracı konumuna yerleştirilmesi de sonuç olarak yine şirktir. Elçiler, haram da koyamazlar.

Ehl-i Sünnet’in dört mezhebinde, Kur’an’da ismi geçen yasaklarla birlikte, dinimize on binlerce ilave yasak daha konulmuştur. Allah birkaç gıda maddesini haram kılmışken (16:115-116), dört mezhepte bu maddeler Allah’la yarışırcasına binlere çıkarılmıştır. Ehl-i Sünnet’in inanıp izlediği dini hükümlerin ÇOĞUNUN KUR’AN’LA İLİŞKİSİ YOKTUR.

Delilsiz bir şekilde atalarına uyup, dinde olmayan ilave hükümleri izleyenler, o hükümleri uyduran kişileri ilah edinmiş olurlar.

Her an aklımızda tutmamız gereken bir ayet…

Enam 116: Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.

 

ELÇİLERİN GÖREVİNE EKLEME YAPMAMALIYIZ

Kur’an’a göre elçilerin görevi sadece TEBLİĞDİR. Son olarak elçilerin Kur’an’daki tanımlarını sıralayacak olursak;

 

  • Elçiler şefaat edemezler 2:48, 2:123, 2:255
  • Elçiler dualara cevap veremezler 46:5
  • Elçiler diri değildirler 30:40
  • Elçiler yarar ve zarar veremezler 10:18, 10:49
  • Elçiler sadece tebliğ ederler 5:99, 5:92
  • Elçiler müjdeleyici ve uyarıcıdırlar 18:56
  • Elçinin bildirdiği MESAJA uymak zorunludur 24:54
  • Elçiler haram koyamazlar 16:35, 42:21, 12:40, 5:92
  • Elçiler bize ne olacağını bilemezler 46:9
  • Elçiler bizler gibi insanlardır 18:110, 14:11, 17:94
  • Elçiler inkârcılara karşı vahiyle mücadele ederler 25:52
  • Elçiler hidayet veremezler 28:56
  • Elçiler hesaba çekemezler 13:40