ŞİRKİN TEMEL YÖNTEMİ: HARAMLAR UYDURMAK!

 

‘’Dindeki en önemli konu nedir?’’ diye sorulduğunda, ‘’yasa koymak’’ olarak cevaplamak yerinde olacaktır. Kur’an’daki en önemli cümle, Kelime-i Tevhid’dir ve o cümlenin mesajı konumuzla alakalıdır. Eğer dinde iki yasa koyucu merci olursa, bu dinin adı tevhid/birleme değil, tesniye/ikileme olur.

                                                                                        

           İddia:                                                 İddiaya Cevap:

Muhammed Peygamber de yasa koyucudur, din hakkında da yasalar/haramlar koymuştur ve bunun delili Tevbe 29, Ahzap 36 ve Araf 157. Ayetlerdir. Yukarıdaki ayetlere göre Allah Resulü de haram etme yetkisine sahiptir. Nitekim o, bazı konularda önce vahiy beklemiş, gelmeyince kendi içtihadına göre veya Kur’an dışında aldığı bir vahiy ile hüküm vermiştir.

 

Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

“Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.” (Tirmizi)

KUL OLANLAR DİN ADINA HÜKÜM KOYAMAZ

 

Kehf 26: (…) “O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.”

 

Yusuf 40: (…) “Hüküm, SADECE ALLAH’ındır. Yalnızca kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Ne var ki, halkın çoğu bunu bilmiyor.”

 

Muhammed Peygamber Kur’an ile Hüküm Verdi!

 

Nisa 105: Halkın arasında ALLAH’ın sana gösterdiği gibi hüküm veresin diye biz sana gerçeği içeren kitabı indirdik. Hainlerden yana olma.

 

Nisa suresinin yukarıdaki ayetinde de kolayca görüleceği gibi, Muhammed (a.s) dâhil olmak üzere tüm inananlar, hükmetmenin nasıl olacağını Kur’an’dan öğrenmelidir.

 

Başka Hüküm Kaynağı Arayanlar Hevesine Uyanlardır!

 

Maide 48: Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı, gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik. ALLAH’ın sana indirdiğiyle aralarında hüküm ver. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların hevesine uyma.(…)

 

 

 

Yukarıda verdiğim ayetlere göre, elçi sadece kendisine indirilen ile hüküm verir/bildirir. Kendisi de ayrıca hüküm koy(a)maz. Muhammed Peygamber, İslam dininde ayrı bir yasa koyucu değil, indirilen yasaların bildiricisi konumundadır. İlerleyen sayfalarda konu oldukça detaylı olarak işlenecektir.

 

 

 

 

 

Hanefi Mezhebinde Dine               Kur’an Haramları Detaylı Olarak Açıklamıştır!

Eklenmiş Haramların Küçük

Bir Kısmı:                                                                     İddiaya Cevap:

Eti Yenmeyen Kara Hayvanlarından Örnekler: Fil, köpek, kedi, kunduz, porsuk, vaşak, tilki, gelincik gibi avını köpek dişiyle yakalayan yırtıcı hayvanlar yenmez. [Şafii mezhebinde tilki, sırtlan, samur, sincap ve gelincik yenir.]

 

Eti Yenmeyen Kuşlar:

Avını pençesiyle yakalayan ve leş yiyen, çaylak, kartal, kerkenez, kuzgun, akbaba, leş kargası, yarasa, atmaca, şahin, martı, leylek, flamingo, kelaynak gibi kuşlar YENMEZ.

 

Deniz Hayvanları:

Hanefi mezhebinde balık suretinde olmayan HİÇBİR DENİZ ÜRÜNÜ YENMEZ. Mesela, ahtapot, kalamar, mürekkep balığı, denizatı, denizaygırı, denizanası, denizayısı gibi hayvanlar ve yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, kerevit, karides, deniz salyangozu gibi deniz haşaratı YENMEZ.

 

Önemli not: Hanefi mezhebi HARİÇ diğer üç mezhepte, deniz ürünlerinin HEPSİ yenir.

Deniz ürünleri üç mezhepte helal ve temiz olurken, Hanefilerde (yandaki liste) nasıl haram olabiliyor? Bu mezheplerin dini kaynağı ayrı mı ki, farklı türden haramlara inanıyorlar?

 

Şafii mezhebinde tilki helalken, neden Hanefilerde haram? Birçok fıkıh hükmünde mezhepler aralarında uyuşmazlık göstermişlerdir. İhtilaf teferruat olan konularda değil, dinin en temel özelliği olan yasama konusundadır. Oysa Kur’an’a göre haramlarda/yasama konusunda ihtilaf EDİLEMEZ.

 

Yukarıda özetlemeye çalıştığım haramlaştırılmış (Kur’an’a göre helal) yiyecekler bizim kültürümüze ters gelebilir, yiyemeyebiliriz, hatta midemiz de kaldırmayabilir. Ama bunları kendi kültüründe hoş ve lezzetli olarak gören ve yemek isteyen kimseler için, yukarıda saydığımız yiyecekleri haram kılmak Kur’an’a göre Allah’a ortak koşmaktır.

 

Hüküm SADECE Yüce Allah’ındır ve O’nun hükmünde ortağı bulun(a)maz. Aşağıdaki ayetler (Nahl:116) Kur’an’da 4 defa tekrarlanır ve sürekli aynı yiyeceklerin haram olduğunu açıklar.

 

 

HARAMLARIN (YİYECEK) NE OLDUĞU 4 MADDEDE AÇIKLANIYOR!

 

Nahl 115: Size YALNIZCA (1) leş, (2) kan, (3) domuz eti ve ALLAH’tan (4) başkası için adananları haram kılmıştır. Kim (bunları yemek) zorunda kalırsa, istekli olmamak ve sınırı aşmamak koşuluyla ALLAH, bağışlayandır, Rahim’dir.

 

Nahl 116: Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü “Bu helaldir, bu haramdır,” DEMEYİN. Böylece ALLAH’a yalan yakıştırmış olursunuz. ALLAH’a yalan yakıştıranlar kurtuluşa ulaşamazlar.

 

Yukarıdaki ayet (Nahl:116) çok net bir şekilde ‘’bu helal, şu haram demeyin’’ diyerek ÖNEMLİ BİR SINIR çekiyor. Haramların belli olmadığı bir din, din ol(a)maz. Allah hangi yasaları izleyeceğimizi net olarak bildirmediyse, bu haramlar mezheplere göre değişecekse, bizi nasıl bu yasalardan hesaba çekebilir? Oysa tüm yasaları belli bir din olan İslam, bu yasaları ayrıntılı olarak Kur’an’da açıklamıştır.

 

Tek bir uydurulmuş harama inanmak, bizi Allah’a iftira atmaya ve şirk koşmaya götürür. Din adına tek hüküm koyucu Yüce Allah’tır. Bundan dolayı, din adına uydurulacak her yasa Allah’a atılmış bir iftira manasına gelir.

 

Kuran Bırakılıp Başka Hüküm Kaynağı Aranır Mı?

Maide 48: Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı, gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik. ALLAH’ın sana indirdiğiyle aralarında hüküm ver. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların hevesine uyma.(…)

 

Maide suresi 48. Ayet çok önemli bir hatırlatmada bulunuyor: Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve vahyi bırakıp cahillerin taleplerine UYMA! Elçinin indirilen vahiyden saptırılmak istenmesi o dönemde de, günümüzde de var olan bir durum. Yani müşrik algısı değişmiyor.

 

Yukarıdaki ayete göre hareket etmeliyiz.

 

Allah’ın indirdiği hükümlerle hareket etmesi gereken Müslümanlar, Allah’ın hükümlerini yetersiz bulan mezhepleri izliyorlar. Mezhepler, Yahudi ve Hristiyanlarda da bir bölünme ve dinlerini tahrif sebebiydi. Yani mezhepleşme bir rahmet değil, Kur’an’ın tarifiyle azaba müstahak olma durumuydu. Dinlerine ilave hükümler ekleyerek mezhepler üreten Hristiyanlar ve Yahudiler de benzer yöntemle sapmış ve saptırmışlardı.

 

 

DİN OLGUNLAŞMIŞ, TAMAMLANMIŞ ve HARAM LİSTESİ HÂLÂ AYNI!

Maide 3: Leş (1), kan (2), domuzun eti (3) ve ALLAH’tan başkasına adananlar (4), size haram kılındı. Canları çıkmadan kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuzlanmış ve canavar tarafından yenmiş hayvanlar, kutsallaştırılmış taşlar üzerinde boğazlanarak fal oklarıyla dağıtılanlar, evet bunlar kötüdür. BUGÜN size dininizi OLGUNLAŞTIRDIM, size nimetimi TAMAMLADIM ve size din olarak İslam’ı beğendim. Kim açlıktan dolayı zorda kalırsa, günaha istekle yönelmeden yerse ona günah yoktur. Çünkü ALLAH bağışlayandır, Rahim’dir.

 

Yukarıdaki ayet yine gösteriyor ki, ismi anılan gıdalar haricinde haram kılınmış başka bir yiyecek YOK. Ayette dinin tamamlandığı belirtilerek, son nokta konuluyor. Haram listesinde yine bir değişme olmuyor.

 

 

 

PEYGAMBERİMİZ İSMİ GEÇENLERİN DIŞINDA HARAM YİYECEK BULAMIYOR!

Enam 145: De ki: “BANA VAHYEDİLENDE,  yiyen birisi için şunların dışında haram edilmiş bir madde BULAMIYORUM: (1) Leş, (2) akıtılmış kan, (3) domuzun eti -ki pistir-, (4) ALLAH’tan başkasına sapıkça adanmış yiyecekler.” Zorda kalan bir kimse, istekli olmaz ve sınırı aşmazsa kuşkusuz senin Rabbin bağışlayandır, Rahim’dir.

 

Yukarıdaki ayet konumuz açısındaki KRİTİK ÖNEME SAHİPTİR. Ayeti önemli kılan özellik ise, ismi geçen dört madde dışında Peygamberimize KENDİ DİLİYLE ‘’Bana VAHYEDİLENDE haram kılınmış başka bir madde BULAMIYORUM’’ diye söyletilmesidir. Yani Peygamberimiz, başka bir haram maddeyi Kur’an’da bulamamıştır. Ve hayatı boyunca bu ayetleri kendi toplumuna iletmiştir. Yukarıda sayılanların dışında haram kılınmış maddeler bulunması bizzat ayetin mesajıyla çelişir.

 

Bu ayetler, konumuza başlarken mezheplerin uydurmalarına örnekler verdiğimiz konuların KUR’ANİ BİR TEMELİ BULUNMADIĞINININ açık kanıtlarıdır. En’am 145, Peygamberimizin bulamadığı haramları nasıl olup da mezheplerin bulduğu konusunda bizi düşündürmeli ve çelişkiyi fark etmemizi sağlamalıdır.

 

PEYGAMBERİMİZ KENDİSİ İÇİN BİLE HARAM KOYAMIYOR!

Tahrim 1: Ey peygamber, sırf eşlerini memnun etmek amacıyla, ALLAH’ın sana helal (yasal) kıldığını kendine haramlaştırıyorsun. ALLAH bağışlayandır, Rahim’dir.

Tahrim 2: ALLAH, yeminlerinizin helalleştirmenin yolunu bildirmiştir. Mevlanız (efendiniz) ALLAH’tır. O bilendir, bilgedir.

 

Yukarıdaki ayet birilerini memnun etmek için Peygamberimizin kendine bile yasak koyamayacağını vurguluyor. Kendisi için bile yasaklar koyamayan Peygamberimiz, nasıl olur da binlerce haram koymuş olabilir? Elbette koyamaz, koymadı da.

 

Peygamberimiz öldükten sonra onun adına uydurulmuş binlerce yasağı elbette Peygamberimiz söylemedi. Mezhepler, Peygamberimizin adını kullanarak yığınla yalanı dine sokmayı başardılar. Algı bu şekilde hadislerin oluşturduğu mezhepçi çizgiye geldi.

 

 

BİLDİRİLENLERİN DIŞINDAKİ HAYVANLAR HELAL

Hacc 30: İşte böyle. Kim ALLAH’ın yasaklarına saygı gösterirse Rabbinin yanında kendisi için daha iyidir. Size özellikle bildirilenlerin haricindeki tüm hayvanlar helal (yasal) kılınmıştır. O halde putperestliğin felaketinden kaçının, yalan sözden sakının.

 

Enam 119: Size ne oluyor ki, üzerinde ALLAH’ın ismi anılanlardan yemiyorsunuz? Hâlbuki zorunlu haller haricinde size yasaklananları DETAYIYLA size AÇIKLAMIŞ bulunuyor. Birçokları, bilgiye dayanmayan kişisel görüşleriyle halkı saptırıyor. Rabbin sınırı aşanları en iyi bilendir.

 

Yukarıdaki ayetler, haram kılınmış yiyeceklerin Kur’an’da net bir şekilde AÇIKLANMIŞ OLMASI gerektiğini yine kanıtlıyor. Tüm Kur’an’ı taradığımızda çıkan sonuç, ismi verilen maddeler dışında bir haram bulunmadığıdır.

 

Ayetin son kısmının ‘’yalandan kaçının’’ olarak bitmesi de oldukça anlamlı ve düşündürücüdür. Geçmişte birçok din adamı dinlerini birtakım sözlerle/yalanlarla bozmuşlardır. Yine yapılmış olan bundan farklı değildir. Peygamberimizin ağzından uydurulmuş nice yalanlarla ona iftiralar atılmış ve din yine bu şekilde bozulmuştur.

 

Bu defa ‘’dinde bozulma süreci’’ kitabı bozmak olarak değil, KİTABIN MESAJINI BOZMAK YÖNÜNDE OLMUŞTUR. Kitaba ekleme yapamayan din adamları, mezhepler yoluyla dindeki hükümleri bozmuşlardır.

 

PEYGAMBERİMİZ ALLAH’TAN BAŞKA HÜKÜM KOYUCU ARAMADI

 

En’am 112: Böylece, her peygambere insanlardan ve cinlerden olan şeytanları düşman kıldık. Aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözleri vahyederler. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Onlara ve ettikleri iftiralara aldırma.

 

En’am 113: Ahirete inanmayanların kalbi ona kansın, ondan hoşlansın ve gerçekten yapmak istediklerini yapabilsinler diye. . .

 

En’am 114: ALLAH’tan başka hüküm koyucu mu arayayım? O ki, size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma.

 

En’am 115: Rabbinin kelimeleri doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir.

 

En’am 116: Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.

 

Yukarıdaki beş ayet konumuzun temelini özetliyor. Peygamberlerin her zaman düşmanları olmuştur. Peygamberimizin ölümünün ardından bu düşmanlar faaliyete geçerek mesajı uydurma rivayetler yoluyla tahrif etmişlerdir.

 

Yukarıdaki ayetlerde sekiz maddede özetlemeye çalıştığımız çok önemli mesajlar var:

 

  • Peygamberlerin düşmanları vardır. (En’am:112)
  • Birbirlerine yaldızlı sözleri vahyeder ve dini bu yolla bozarlar. (En’am:112)
  • Allah gerçek inanan ile sahtesini ayırmak için buna müsaade ediyor. (En’am:113)
  • Gerçek inananlar, Allah’tan başka hüküm koyucu ara(ya)maz. (En’am:114)
  • Gerçek inananlar, Kur’an’ın son derece detaylı olduğunu bilirler. (En’am:114)
  • Kur’an adaletle ve kesin doğrulukla TAMDIR, eksik hüküm yoktur. (En’am:115)
  • Yeryüzündeki insanların çoğu yukarıda anılan gerçeklere karşı kördür. (En’am:116)
  • Zanni kaynaklara uymayın, yoksa saparsınız. (En’am:116)

 

 

Hadislerin mütevatir olanları bile zanni ifadelerdir. Hadis kaynaklarında Allah’a, elçilerine ve sahabelere yığınla iftira atıldığına tanık oluyoruz. Hadisleri izleyenler attıkları iftiralar yoluyla dini algıyı tersine çevirebilmişlerdir. Dini bozmak ancak bu yolla (hadislerle) daha meşru hale getirilebilirdi. Ve öyle de oldu.

 

Din adına neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu öğrenebileceğimiz, üzerinde uzlaşılmış bir kaynak olmadığı sürece, hakikat arayışı netlik kazanamaz. Bu kaynağın Kur’an olması gerektiği de açıktır. Allah, kitabıyla hidayet bulmamız ve dinimizi mükemmel bir şekilde öğrenmemiz için Kur’an’ı hak ile indirmiştir. Kur’an’ın eksiği yoktur. Elbette Allah eksik iş yapmaz. Hiç kimse, bir konuyu Allah’tan daha iyi veya daha detaylı bir şekilde açıkladığını da iddia edemez.

Buna rağmen ‘’Müslümanlar’’, Kur’an’ı terk edip, başka kaynaklara yönelmektedirler. Bu yanlış algı, Müslümanların Kur’an’ı kendi incelemelerinin bir sonucu da değildir. Bu durum, atalarından gelen dini yapıyı kendilerinin ve din adamlarının yeterince sorgulamamasına dayanıyor.

 

 

DİLEDİĞİNİZ ŞEKİLDE HÜKÜMLER BULDUĞUNUZ KİTAPLARINIZ MI VAR?

 

Kalem 36: Neyiniz var, ne biçim hüküm veriyorsunuz?

 

Kalem 37: Yoksa bir kitabınız var da onu mu okuyup duruyorsunuz?

 

Kalem 38: Ve içinde her dilediğinizi bulabiliyorsunuz?

 

Kalem 39: Yoksa dilediğiniz hükmü verebileceğinize dair diriliş gününe kadar sürecek bir güvence mi aldınız bizden?

 

Yukarıdaki ayetlerde sorulan dört soru konumuz açısından önem arz etmektedir. ‘’Yoksa bir kitabınız mı var?’’ şeklinde sorulan bu soruya ‘’Buhari, Müslim, Tirmizi, vs. kitaplar da dinimizin kaynağıdır’’ diyerek cevap veremeyiz, vermemeliyiz.

 

Yine hadis kitaplarında Peygamberimizin ismi kullanılarak uydurulmuş sözleri, dilediğimiz hükmü bulmak için kullanamayız, kullanmamalıyız. Hadisler yoluyla dilediğimiz hükmü kullanarak dine eklemelerde bulunamayız.

 

Oysa geçmişte bunların tersi yapılmıştır. Günümüzdeki bazı din adamlarının da bu gerçeği fark edemediklerine ya da kısmen gizlediklerine tanık oluyoruz.

 

 

HARAM UYDURMAK VE UYDURMA HARAMLARA İNANMAK ŞİRKTİR

 

En’am 148: Ortak koşanlar, “ALLAH dilemeseydi, ne biz, ne atalarımız ortak koşmaz ve hiçbir şeyi de haram etmezdik” diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar aynı şekilde yalanlamışlardı. De ki: “Yanınızda bize göstereceğiniz herhangi bir bilgi var mı? Siz ancak zanna (şüpheli ve çelişkili rivayetlere) uyuyorsunuz ve siz sadece tahminde bulunuyorsunuz.”

 

En’am 149: De ki: “En güçlü delil ALLAH’ındır. Dileseydi, elbette hepinizi doğruya ulaştırırdı.”

 

En’am 150: De ki: “ALLAH’ın şunu haram ettiğine tanıklık edecek tanıklarınızı getirin.” Tanıklık ederlerse onlarla beraber tanıklık etme. Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların keyfine uyma. Onlar, Rablerine başkalarını eş koşmaktadırlar.

 

 

Yukarıdaki ayetleri özetleyelim:

 

1) Müşrikler, delili olmayan birtakım haramlara inanırlar.

2) Allah tarafından yasaklanmamış ilave haramlara inanmak şirk suçudur.

3) Atalarından devraldıkları dini sorgulamadan izlemişlerdir.

4) Allah katında gösterebilecekleri delilleri olmadan zanni bilgileri izlemişlerdir.

5) Yukarıda saydığımız tutum ve davranışları sergileyenler, ayetleri yalanlamış ve Rablerine eş koşmuş olurlar.

 

Peygamberimizin ölümünden sonra şirk farklı bir boyutta, yeni yüzüyle tezahür ediyor. Kur’an’a inandığını söyleyen ‘’Müslüman’’ çoğunluk, hayatı boyunca bir defa bile Kur’an’ı anlayarak kendi dilinde okumayanlardan oluşuyor. Mezhepsel öğretiler din zannediliyor. Mezhepler arasındaki farkları küçümseyip, aslında önemsemedikleri dini de kıyısından yaşıyorlar.

 

Oysa her Müslüman sadece Allah’a teslim olmakla emrolunmuştu! Hangi haramın neden haram olduğunu bilen kaç ‘’Müslüman’’ çıkar?

 

YAHUDİLERDE BENZER ŞEKİLDE DİNLERİNİ BOZDULAR!

 

Nahl 118: Yahudilere daha önce sana anlattığımız şeyleri haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

 

Âl-i İmran 50:Benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve size haram edilen bazı şeyleri helal etmek için gönderildim. Size Rabbinizden bir kanıt getirdim. ALLAH’ı dinleyin ve beni izleyin.”

 

Âl-i İmran 93: Tevrat indirilmeden önce İsrail KENDİSİNE haram kılıncaya kadar İsrailoğullarına tüm yiyecekler HELAL idi. “Doğru sözlülerseniz Tevrat’ı getirip okuyun”, de.

 

Yukarıda andığımız ayetler ışığında düşündüğümüzde, Yahudilerin de benzer şekilde kendilerine zulmederek bazı yiyecekleri HARAMLAŞTIRMIŞ olduklarını görüyoruz. Ayet, haramların Tevrat’la sınırlı olduğunu belirtiyor.

 

Oysa Yahudiler de yığınla haramı dinlerine eklemişlerdir. Bu ekledikleri haramlar Tevrat’ta değil, Gamara adını verdikleri kendi fıkıh kitaplarındadır. Nahl 118. Ayet ışığında Yahudilere anlatılan haramlar düşünüldüğünde, Kur’an’ın açıkladığı haramların Tevrat’ta da olduğunu görüyoruz.

 

 

ALLAH, DİNİ YASALAR KOYAN ORTAKLARA İZİN VERMİYOR!

 

Şura 21: Yoksa ALLAH’ın izni olmadığı halde onlar için dini kurallar ve yasalar ortaya koyan ortakları mı var? Daha önce belirlenmiş bir karar olmasaydı onların arasında yargı verilirdi. Zalimlere acı bir azap vardır.

 

Yunus 59: De ki, “ALLAH’ın size indirdiği rızıkların bir kısmını helal, bir kısmını da haram ettiğinizi görmez misiniz?” De ki, “ALLAH mı size izin verdi, yoksa ALLAH’a İFTİRA MI EDİYORSUNUZ?”

 

A’raf 32: De ki: “ALLAH’ın kendi kulları için yarattığı süsleri ve güzel rızıkları KİM HARAM edebilir?” De ki: “Onlar dünya hayatında inananlar içindir, ahirette ise sadece onlar içindir.” Bilen bir toplum için ayetlerimizi böyle DETAYLI AÇIKLARIZ.

 

 

Yukarıdaki ayetlerin mesajını birkaç maddede özetlemeye çalışalım.

 

1) Allah, kendi gibi dinde yasa koyan ortaklara izin vermiyor. (Şura:21)

2) Din adına Kur’an’a rağmen yasalar koyanlar zalimdir. (Şura:21)

3) Allah’ın yasalarını (Kur’an’da) görebilirsiniz. (Yunus:59)

4) Kur’an’a rağmen dini yasalar koyanlar, Allah’a iftira atmış olurlar. (Yunus:59)

5) Güzel ve temiz rızıklar bilgisizce haramlaştırılamaz. (A’raf:32)

 

 

ALLAH’IN HELAL KILDIĞI ŞEYLERİ HARAMLAŞTIRMAYIN

 

Müminlere Ciddi Uyarı!

Maide 87: İnananla! ALLAH’ın SİZE HELAL KILDIĞI şeyleri HARAM ETMEYİN. Sınırı aşmayın. ALLAH sınırı aşanları sevmez.

 

Maide 88: ALLAH’ın size rızık olarak verdiklerini helal ve temiz olarak yiyin. İnandığınız ALLAH’ı dinleyin.

 

Yukarıdaki ayet (Maide:87) tüm inananlara ciddi bir uyarı niteliğindedir. Ayet, ‘’haramlar uydurmayın’’ mesajıyla bizleri uyarıyor. Yukarıda verdiğimiz ayetler ve tüm Kur’an gösteriyor ki, Allah tek yasa koyucudur. Bu konuda ortağı da yoktur.

 

Haramlar üretmek dinde sınırı aşmaktır. Allah, uyacağımız yasaları kitabında açıkça belirtmiştir. Dini yasaları bize bildirecek tek merci, hesap vereceğimiz Yüce Efendimiz olan Allah’tır ve bu yasaları öğreneceğimiz tek kaynak da elbette Kur’an’dır. O’nu dinlemeliyiz

 

Yukarıdaki ayetler göstermektedir ki, Allah’ın berisinde hiç kimse din adına hüküm koyamaz. Allah’ın elçisi bile olsa insanların kişisel görüşleri dini hüküm olarak kabul edilemez. Bizzat elçinin kendisi hayatı boyunca Kur’an’daki hükümlere uymuştur ve insanlara gelen vahyi izlemeleri gerektiğini tebliğ etmiştir. Aşağıdaki ayet bu gerçeği bildiriyor.

 

ELÇİLER, ‘’KİTABIN GEREKTİRDİĞİ GİBİ KUL OLUN’’ DERLER

 

KİTABA GÖRE KUL OLUN!

Âl-i İmran 79: ALLAH’ın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiçbir insan, “ALLAH’tan sonra bana da kulluk ediniz” diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, “ÖĞRENİP ÖĞRETTİĞİNİZ KİTAP gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun”, der.

 

Kitap gereğince kul olun! Kur’an’ın dışına çıkarak aslında helal olan sayısız gıdayı haramlaştıran mezhep takipçileri, hesap gününde bu ayetler karşısında hesap verebilecekler mi? Kur’an tüm insanlığa gelmiş olan bir kitaptır. Bizim kültürümüzde yenmesi hoş karşılanmayan bir gıda, başka bir ülkede lezzetli olarak görülebilir. Allah’ın yasaklamadığı yiyecekleri hiç kimse yasaklama hakkına sahip değildir. Din adına yeme içme konusunda haramlar uyduranlar, Müslümanların yaşamlarını bu yolla zorlaştırmışlar ve onları, lezzetli birçok üründen faydalanamaz hale getirmişlerdir.

 

ALLAH’IN İNDİRDİĞİYLE HÜKÜM VER, ŞAŞIRMA VE SAPMA

Maide 49: Aralarında ALLAH’ın indirdiği ile hüküm vermelisin. Onların keyfine uyma. ALLAH’ın sana indirdiklerinin bir kısmından sakın seni şaşırtmasınlar. Yüz çevirirlerse, demek ki, ALLAH bazı günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. Gerçekten insanların çoğu yoldan çıkmıştır.

 

Maide 50: Yoksa cahillik dönemindeki yasaları mı arıyorlar? Bilgiye dayanan kesin inanç sahipleri için ALLAH’tan daha güzel yasa koyucu olabilir mi?

 

En’am suresini okuyanlar açık bir şekilde müşriklerin sürekli haramlar uydurduğuna tanık olacaklardır. Müşrikler, Kur’an öncesi dönemde haramlar uydurmuşlardı. Günümüzde de bunlardan farlı haramlar uyduruyorlar. Mantıkları ve yöntemleri ise hiç değişmiyor.

Yukarıdaki ayetler, Allah’ın indirdiği ile hüküm verilmesi gerektiğini, kesinlikle bundan taviz verilemeyeceğini bildiriyor. Bu durumdan bir grup insanın hoşlanmadığını da söylüyor. Cahiliye dönemi yasalarını arayanlar, Peygamberimizin ölümünden hemen sonra dini bozmayı başarmışlardır. Dini UYDURMA hadisleri kullanmak suretiyle tahrif etmişler, elçinin yaşamı boyunca savaştığı şeyleri onun dilinden, ona iftiralar atarak İslam dinine eklemeyi başarmışlardır.

Peygamberimize atılan iftiralara birkaç örnek verelim:

Ölünün arkasından ağlanmasından dolayı, ölü azaba uğratılır. (Buhari /K. Cenaiz, 32,33,34)

Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir. (Buhari 9/1391)

Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır. (Müslim 2/16)

Allah ve Resulü Ayrı Ayrı Haram Kılar mı?

Tevbe 29: Kendilerine kitap verilenler arasından, ALLAH’a ve ahiret gününe inanmayan, ALLAH’ın ve ELÇİSİNİN HARAM SAYDIĞINI HARAM SAYMAYAN ve gerçek dine uymayan kimselerle onlar boyunlarını eğip elleriyle vergi verinceye kadar savaşın.

 

Ahzab 36: ALLAH ve elçisi bir işte hüküm verdiği zaman, hiçbir inanan erkek ve kadın o işte seçim hakkına sahip değildir. Kim ALLAH’a ve elçisine isyan ederse açık bir biçimde sapmış olur.

 

Ele alınan konu boyunca iddialara birçok ayetle cevap verildi. Allah, şüphe yok ki, tek yasama mercidir. Kitabın ‘’Resule itaat’’ bölümünde ise ‘’Allah ve Resul’’ tamlamasının ayrı ayrı merciler olarak değerlendirilemeyeceği izah edildi. Resuller aldıkları mesajı ekleme yapmadan ileten kullardır. Kur’an bütünlüğünde değerlendirdiğimizde yukarıdaki ilgili ayetleri ancak şu şekilde anlayabiliriz.

 

1) Allah’ın haram saydığını elçi iletir.

2) Allah’ın haram saydıkları ilahi mesajın içindedir.

3) Elçiye uymayan, yani ilahi mesajı görmezden gelen, sapmış olur.

 

Yukarıda verilen ayetlerdeki ‘’ve’’ bağlacını istedikleri gibi yorumlamak isteyen din adamları, adı geçen ayetleri de kullanarak halkı yanıltmışlardır. ‘’Ve’’ bağlacını, ayet sanki iki farklı kümeyi tanımlıyor gibi anlamak istemişlerdir. Uydurma rivayetlerin yoğunluğu neticesinde ayetlerdeki mesajı tercih edeceklerine, rivayetlerdeki yalanları izlemeyi tercih etmişlerdir.

 

Dünya üzerindeki tüm dindarlar şu veya bu yolla dini inançlarını yozlaştırmayı başarmışlardır. Bu yozlaştırma, Muhammed Peygamber’den sonra hadisler yoluyla ve maalesef Kur’an’a rağmen olmuştur.

 

 

ORTAK KOŞANLARIN ORTAK SAVUNMASI

Nahl 35: Ortak koşanlar, “ALLAH dilemeseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka bir şeye tapmaz ve O’nun haram ettiğinden başkasını da haram kılmazdık”, derler. Kendilerinden öncekiler de böyle davranmıştı. Elçinin açıkça bildirmekten başka bir görevi mi var?

 

 

Allah’a dindeki otoritesi noktasında sürekli ortak koşanların/bulanların bakış açısı değişmemiştir. O’nun otoritesini paylaştıranların hâlâ aynı şeyi yaptıklarına tanık oluyoruz.

 

İlahi vahye uymak yerine kalabalıklara uymayı tercih edenler, yukarıdaki ayetlere rağmen atalarına uymayı tercih edebilirler. Yine bu uyma, ilahi vahyin de (Bakara:170) öngördüğü bir sonuç olacaktır.

 

Geçmişteki müşrikler aptal oldukları için değil, akıllarını kullanmadıkları için şirk koştular. Ataperest kişiler de aynı şekilde kutsadıkları atalarının söylemlerini düşünmez ve sorgulamazlar. İnsanlar genellikle kendi inançlarına uygun delilleri görme eğilimindedir. Bu sebeple, objektif olarak delilleri izlemek çok önemlidir.

 

Din sadece Allah’ın tasarrufunda olan, hükümleri sadece O’na ait olan emir ve yasaklar silsilesidir. Bu emirleri tahrif etmek dinin bozulmasına yol açacaktır. Tek bir tahrif, dine yapılan tek bir ekleme bile insanı müşrik yapmaya yeter.

 

KONUNUN ÖZETİ NİTELİĞİNDE BİR AYET

 

Yusuf 40:O’ndan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden ibarettir. ALLAH onlara herhangi bir güç vermemiştir. Hüküm, SADECE ALLAH’ındır. Yalnızca kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Ne var ki, halkın çoğu bunu bilmiyor.

 

Halkın çoğunun bunu bilmediğinin söylenmesi oldukça önemlidir. Dünya üzerindeki insanların çoğu hâlâ aklını kullanmak yerine kalabalıkları izliyor. Din adamlarının anlattıkları şeyleri hakikat sanıyorlar.

 

Oysa her din adamı, kendi bölgesine uyumlu bir din anlatır ve diğer bölgedeki dini inançla aradaki farklar aslında çok büyüktür. İzleyiciler bu farkları küçümser, önemsemez ve bundan dolayı da araştırma gereği duymazlar.

 

Özetleyecek olursak:

 

  • Din adamlarının söyledikleri, maalesef Kur’an MESAJININ önüne geçirilmiştir.
  • Din denildiğinde akla SADECE birtakım ibadetler gelmektedir.
  • Kur’an’daki üstün anlayış, yerini birtakım âdetlere-törelere bırakmıştır ve uydurmalar Kur’an’da anlatılan dinin yerini almıştır.
  • Kur’an, Arapça anlaşılmadan okunan, içindekilerin anlaşılamayacağı düşünülen, din adamları tarafından izah edilmeden anlaşılamayacağı sanılan, Ramazan ayında hatırlanan bir kitap haline gelmiştir.

 

 

ELÇİLERİN ORTAK TAVRI

 

Enbiya 27: Onlar, O’ndan önce söz söylemezler; O’nun emirlerini ise titizlikle uygularlar.

 

Kur’an’ın önemli bir prensibi olan çelişmezlik prensibini hatırlatmakta fayda olacaktır. Kur’an’daki ayetleri okurken, birini diğeriyle çeliştirecek bir anlayış oluşturmamalıyız. Örneğin, ‘’Allah hükmüne kimseyi ortak kılmaz’’ (18:26) dendiğinde, eğer biz herhangi birini Allah’ın hükmüne ortak eder ve bunun dışına çıkarırsak, 18:26 ve birçok ayetle çelişmiş oluruz.

 

Kur’an’da Çelişki Olmaz

 

Nisa 82: Kur’an’ı incelemiyorlar mı? ALLAH’tan başkasının olsaydı onda birçok çelişki bulacaklardı.